..................sariyersentez@gmail.com
...........Ama bu kez Tülün masumdu
----------------------------------------
İki yüzlü biri değilim. Özüm ve sözüm birdir. Bu yüzden başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir ve hâlâ ilmi siyaseti öğrendiğim için başımı derde sokar dururum. Ama ne yapayım ki huyum bu. Düşmanıma bile haksızlık yapılsa ben 'oh olsun' diye kayıtsız kalamam... Bu yazı da çok sevip saydığım İbrahim Balcı ve "onun gazına gelenler" ile başımı belaya sokma yazısıdır bunu peşinen belirteyim... Ama yazmasam da karnım şişeçek....
Yusuf Tülün'ü oldum olası sevmem. Atomlarımız uyuşmadığı ya da çıkarlarımız çatıştığı için değil bu buğz. Samimi bir davranışını görmediğim için sevmemişimidir, oldum olası nefsinin kurbanı olup, elindeki güçleri Allah rızası yerine kullanmak varken kendini savunmak ve gösteriş yapmak için kullanmasından dolayı sevmemişimdir, geleneksel kasabalı siyasetinin tüm çirkinliklerini Sarıyer gibi nezih bir semte de sergilemeyi sürdürdüğü için sevmemişimdir... Kendisine yönelik ağır eleştiriler yazarken dahi şahsını 'danışmanlarının' yanıltıp yanıltmadığı merak etmeden edememişimdir... Ama eleştirilerim hep icraatlarının mantığı üzerine kurulmuştur...
Ama halkımız şöyle ya da böyle kendisini seçmiş, göreve getirmiş ve bizi yönet demiştir. Oyunun adı demokrasiyse ve o kazandıysa yapacak bir şey yok. Beğensem de beğenmesem de Belediye Başkanımdır, bir sonraki seçimi beklemekten başka yapaçak bir şey yok.... Yaptığı icraatların yüzde 80'i göz boyamadır. Kalan işe yarar yüzde 20'lik icratın bir çoğu da geç kalınmış ve devşirme icraatlardır. Sarıyer'e has, Sarıyer'in marka değerine artı fayda sağlayan bir icratı varsa ve ben görmediysem buyursun, biz Sarıyer'in mevcut ününe şu icraatla katkıda bulunduk desinler..
Ama beğenmediğim, Sarıyer'e yakıştıramadığım başkan olarak nitelendirdiğim Yusuf Tülün, son bir yıldır yaptığı medyatik imaj atağıyla ulusal basında kendisine hatırı sayılır yer bulmayı başarıyor. İyi makyajlanmış, güzel paketlenmiş ama pratikte sunulurken dahi yüze göze bulaştırılan yapmacık icraatlar bunlar ama olsun. Maksat hasıl oluyor işte...
Ve o kof icraatların arasında bir icraatı var ki kim ne derse desin güzel tasarlanmış, iyi düşünülmüş ve dünya çapında ses getirecek bir icraattı. Sarıyer'i bir anda dünyanın gündemine oturttu. İlçemizin adını bile bilmeyenler 'burası neresi' diye merak etmeye başlamışlardı ki oyun bozanın biri çıktı ve dünyanın gözünü diktiği kumbaraya muhalefet etti....
Neymiş efendim "Atatürk anıtının önü kapanıyormuş!" Aslında kumbaranın yeri bana göre de ofsayt kokuyor ama iddia edildiği gibi anıtın önünü kapattığı falan doğru değil. Nitekim yukarıdaki resimde anıtın sağ çaprazdan bile net göründüğü açık seçik şekilde görülebilmekte... Diyelim ki kapatıyordu bunu Tülün'ün hele de yerel seçim öncesinde kasten yaptığını iddia etmek abestir ve insaf dışıdır... Bu Tülün'ün en çok eleştirdiğim yönü olan 'köylü siyaseti'nin onu vurmak için kullanılmasından ibaret bir siyasi manevradır ve bana göre nefsi bir çıkıştır, İbrahim Balcı gibi bir Sarıyer efsanesine yakışmamıştır...
Eee işin içinde Atatürk olunca akan sular durulur... Böyle bir itham karşısında sessiz kalmayı göze alacak bir memur kellesini koltuğuna almış demektir.
Nitekim avcı usta olup vuracağı yeri iyi seçince hedefine ulaşmakta başarılı oldu ve Sarıyer'in adını dünya manşetlerine taşıyan kumbara bir iki saat içinde ortadan kaldırıldı.
Kumbara dünyanın en büyük kumbarası olarak Guinness rekorlar kitabına geçmeye aday... Düşünce şık ve gayet medyatik, niyet şehit ailelerine yardım... Hem ilçe kazanıyor, hem ülke kazanıyor, hem şehit ailerinin kanayan yaralarına bir sargı bezi sağlanmak isteniyor? Bunun neresi ucubelik!
Peki ne oldu, öküzün altında buzağı arayan bir aydın tarafından Atatürk'ü gölgede bıraktığı bahanesiyle kumbara yerinden söktürüldü. Sevgili ağabeyim İbrahim Balcı şimdi kına yakıyordur... Peki vicdanı rahat mı? Nefsinin kurbanı olarak, Atatürk'ü şahsi hıncına malzeme etmiş olmaktan dolayı gururlu mu?
Lütfen ilçemizi ve ülkemizi dünya gündemine taşıyan şık icraatlar söz konusu olduğunda nefsimizi bir yana atalım... Bir laf etmeden önce 40 kere düşünelim...
Sevmediğim birisi olan Yusuf Tülün'ün sergilediği en güzel icraatlardan birinin sevdiğim bir insan tarafından böyle sevimsiz bir şekilde zedelenmesi ve kişisel hırsların ilçe yararlarının önüne geçmesi beni son derece üzmüştür...
Doğru oturalım, doğru konuşalım. Siyaset bu ülkeyi güzelliştirmek için yapılırsa güzeldir, hasımlarını ne yapıp edip ezmek üzerine kurulu siyasetin kimseye bir yararı yoktur....
Darılıp gücenenler olmasın lütfen. Onu darılmayalım, bunu darıltmayalım diye haksızlık karşısıda susup, dilsiz şeytan mı olalım? Bizden istenen budur doğru! Ama biz yine de insan onuruna yakışanı yapalım ve gerçekleri söylemeye devam edelim... Siyaset dediğiniz kendi farkınızı ve becerinizi ortaya koymaktır, hasmınızın zayıf noktalarına kuraldışı vuruş yapmak değil...
Yusuf TÜLÜN den inciler.NEREN DOGRU.?
Dostlarımızdan alıntıdır. tarih 06.11.2007, 03:34:18 Uhr
|
|
Tülün Radyo Spor da Engin Verel'in konuğuydu.
Dün akşam radyolarımızı açtığımızda Sarıyer Belediye Başkanımız Yusuf Tülün’ün Radyo Spor’da Engin Verel’in konuğu olduğunu gördük.
Program başlamıştı sanırım. Zira radyoyu tam açtığımızda Yusuf Tülün eski başkan İbrahim Balcı’nın geçen sezon yükselme grubunda yaşanan başarısızlık sonucunda Mürşit başkanın istifa etme noktasına geldiği kulübe yeni başkan arandığı günlerde kendisine “Sarıyer kulübünün sana ihtiyacı yok. 51 yıllık klüp senin sayende varolmadı” sözlerine çok üzüldüğünü “-peki abi sen bilirsin bundan sonra ben yokum” diyerek kendini geri çektiğini söylediği sözlerle programı dinlemeye başladım. Hemen Erol Acun ve Cüneyt kardeşimi arayarak o programı dinlemelerini istedim. Yusuf Tülün’ün açıklamaları son derece düşündürücü ve taraftarın Yusuf Tülün’e karşı yanlış yönlendirildiğine dair düşüncüler oluştu bende.
Kısa başlıklar halinde söylediklerini sizlere aktarayım.
-İbrahim BALCI’nın bu klübün sana ihtiyacı yok sözleri:
Başkan Yusuf Tülün İbrahim Balcı’nın bu sözlerine üzüldüğünü özellikle Beşiktaş ile oynanan kupa maçı olmak üzere iç sahadaki bütün maçlarda sürekli olarak kendisine tribünlerden edilen küfürler yüzünden yaşadığı kırgınlığa İbrahim Balcı’nın sözleri nedeniyle çok üzüldüğünü. Bu söz üzerine kendini tamamen çektiğini söyledi. Ancak geçen zaman içerisinde İbrahim Balcı ve yönetiminin kulübe bir türlü başkan bulamadıklarını dört beş kere genel kurul ertelediklerini. Buna rağmen sezon öncesi hazırlık masraflarını Tahir Sarıoğlu’nun üstlendiği kendisinin ise otobüs ve şoför tahsis ederek takımı kampa gönderdiklerini, sezon öncesi İbrahim Balcı’nın lisanslar için para bulamadığı ve yardım istediğini 80 milyar bonservis bedeli ödediklerini söyledi. Bu 80 milyar bonservis bedelinin 40 milyarın Pazarspor’un koydurduğu temlikten dolayı olduğunu söyledi. İdris’in Pazarspor’dan alınırken yapılan anlaşmada “eğer bu oyuncu süper lig takımlarına satılacak olursa elde edilecek bonservis bedelinin %20’sinin Pazar Spor’a ödenir” maddesinden kaynaklandığını ifade etti.
-Tahir Sarıoğlu’nun Başkan olması konusu:
İbrahim Balcı’nın kulübü emanet edecek bir başkan bulamaması üzerine. Bir gün İbrahim Balcı’nın kendisine gelerek:”- Başkanım Sizin desteğiniz olmadan kimse başkan olmak istemiyor.” Demiş. Başkanda kırgınlığı bir tarafa bırakarak Tahir Sarıoğlu’nu başkanlığa razı etmek için aylarca çaba harcadığını, Tahir başkanın Mürşit başkana yapılanlardan dolayı dışarıdan maddi destekte bulunmasına rağmen başkanlığı kabul etmediğini ifade etti. Zar zor Tahir Başkanı kulübün yönetimini almaya razı ettiklerini kendisinin şartı olarak belediye Başkan yardımcımı ve bir başka arkadaşı yönetime verdim. Ben belediyenin kesinlikle yönetimlerde yer almasını hiç istemiyordum. Ancak Tahir Başkan’ın tek şartı buydu. Dedi.
-Taraftarlara tahsis edilen Otobüs hakkında:
Geçen sezon Eyüp maçında taraftarlara tahsis edilen otobüse taraftarın verdiği zarar yüzünden aracın 3 ay bakım gördüğünü, taraftarların otobüsün arkasındaki buzdolabına topluca küçük tuvaletlerini yaptığını buzdolabının azgına kadar idrarla dolu olduğunu ifade etti.
-Sezon başında neden çayırbaşında maçlar oynanmadığı ve bu hafta neden Çayırbaşın da oynanacağı konusu:
Yusuf Ziya Öniş Stadının bakıma alınması konusunda kendisinin İl Spor Müdürlüğüne yaptığı baskı nedeniyle uzun yıllardır gereken ama bir türlü yapılamayan bakım çalışmalarının bu sene başladığı. Sezon başlamadan önceki günlerden birinde İbrahim Balcı’nın kendisine gelerek; ”-Yusuf Ziya Öniş Stadının bakımda kalacağı sürede takımın maçlarını Çayırbaşı stadında oynamak istediklerini, federasyondan bir yetkilinin bugün gelerek statta incelemeler yapacağını” söylemiş. Yusuf Tülün başkanda kendisine İbrahim ağabey ne eksikse not al ben hepsini ben 1 hafta içerisinde tamamlarım demiş. Federasyon yetkilileri incelemeler yaparken İbrahim Balcı’ya stadın ebatlarını sormuş. Oradan birisi sahayı ölçmeden uzunluğu 96 metre demiş. Bunun üzerine de federasyon yetkilileri incelemeyi kesip bu ölçülerde olan sahada maç yapılamaz demiş. İbrahim Balcı bunun üzerine Yusuf Tülün’e gelerek sahanın ölçülerinin nizami olmadığı için federasyon burada maç oynamamıza izin vermiyor biz Maltepe klübü ile anlaştık maçlarımızı bu statta oynayacağız demiş. Başkanda kendisine hayırlısı olsun demiş. Ancak son zamanlarda taraftarların Maltepe stadına maça gidemedikleri yönünde serzenişleri artınca kalktım stada gittim. Stadı bir baştan bir başa ölçtüm. 96 metre denilen sahanın 100 metre 37 santim geldiğini ayrıca da bir kale arkasında 5 metre bir kale arkasında ise 4,5 metre mesafe olduğunu ifade etti. Bunun üzerine tekrar federasyondan yetkili talebinde bulunduğunu. Federasyon yetkililerinin hakem ve doping odaları ile kapı girişlerinde turnike olmadığını bunlar tamamlanırsa burada maç oynanmasına izin verilebileceğini söylemeleri üzerine. Orada bulunan bir odayı ortadan ikiye pimapen ile böldürterek hakem ve doping odası yaptırttığını, kapı girişlerine turnike koydurarak 1 haftada stattaki eksikleri tamamladığını söyledi.
Engin Verel ; “-Başkanım o zaman maçlar bu hafta Çayırbaşı stadında mı oynanacak” diye sordu. Başkanın cevabı netti. “Hayır”. Engin Verel tekrar sordu “neden”. Başkan ise futbolcu kardeşlerim o stadın zeminin suni çim olması dolayısı ile çok yorulacaklarını ifade ederek maçları o statta oynamak istemedikleri için bu hafta o statta maç maalesef oynanamayacak dedi.
Bu açıklamalara İbrahim Balcı’nın ne cevap vereceği ve bu hafta o statta maç oynanıp oynanmayacağını merak ediyoruz.
-19 sene Genel Kaptanlık yapıp ta bu takımın bir antrenman sahasının olmaması konusu:
Engin Verel Sarıyer Kulübünün çok farklı bir yapısının olduğunu Türkiye de az görülen bir şekilde çok uzun süreli Genel Kaptanlık görevi yapanlar olduğunu, bunlardan Eyüp Odabaşı’nın 19 sene bir başka kişinin de o süreye yakın bir süre Genel Kaptanlık yaptığını, şu an takımın başında teknik direktörlük görevi yapan Erdem Acar ve yardımcısı Osman hocanın Sarıyer'in çocukları olduğunu söyledi.
Yusuf Başkan ise mazinin övünülecek bir konu olduğunu ama geçmişte takılıp kalınma durumunda yok olmaya mahkum olunduğunu, bu konu sadece Sarıyer için değil Türkiye içinde böyle olduğunu söyledi. 19 sene Genel Kaptanlık yapmanın bir başarı olduğunu, ancak bu süre içerisinde takımın antrenman yapacak tek bir sahasının dahi kulübe kazandırılamamış olmasının ise başarısızlık olduğunu, başarının artık tesisleşmeden geçtiğini, klüp binasının bile kaçak yapı olduğunu, buranın yarın öbür gün yıkılmasını önlemek amacıyla bu binayı belediye dahil ederek üst kullanım hakkını kulübe devrettik dedi. Ayrıca Stadın arkasında bir tane suni çim antrenman sahası yaptıklarını, Zekeriya köyün alt tarafında bir yerde gerçek çimden 2 tane antrenman sahasının tamamlanmak üzere olduğunu söyledi. Metro Çayırbaşı'na gelince o stadı alışveriş merkezine dönüştürerek Tarabya üstünde bir tane antrenman bir tanede resmi maç oynanacak dört tarafı tribün olan bir stat yapacaklarını ifade etti.
Gürol BAĞCI
02.11.2007 - GBM |
|